MUHALİF MÜSLÜMAN GENÇLERE!

MUHALİF MÜSLÜMAN GENÇLERE!

Önce nefsinize muhalefet edin!

Bir şeye muhalefet edecekseniz önce nefsinize muhalefet edin! Sizi sabah namazlarına kaldırmayan, tembelleştiren, pısırıklaştıran, gaflete sürükleyen, elinize bir kitap bile almanıza engel olan, size sürekli plan kurduran ama bir türlü bu planları uygulamaya geçirtmeyen, tüm vaktinizi boş hayaller ve gereksiz tartışmalarla tüketen nefsinize muhalefet edin! Çünkü nefsine muhalefet edemeyenlerin bu bozuk düzene muhalefetleri de sadece laftan ibarettir. Çünkü bozuk düzenin istediği genç tipi tam da bu genç tipidir. Yani namazını terk eden, ibadetlerine titizlik göstermeyen, okumayan, araştırmayan, tembel ve pısırık genç tipidir.

Önce şeytana karşı direnin!

Bir direniş başlatacaksanız önce şeytana karşı bir direniş başlatın! Sizi bir günahtan başka bir günaha sürükleyen, sürekli tevbenizi geciktiren, internetle, flörtle, haram bakışlarla sizi günden güne çürüten, size sürekli umutsuzluk dalgaları göndererek eriten şeytana karşı bir direniş başlatın! Çünkü Allah’ın bizden istediği ilk direniş, nefse ve şeytana karşı direniştir. Şeytana ve nefse karşı direnemeyenlerin bu bozuk düzene karşı direnmeleri de imkânsızdır. Çünkü zaten bu bozuk düzenin istediği genç tipi, dertsiz, tasasız, yiyen, içen, eğlenen, flört eden, bir günahtan başka bir günaha koşan ve tevbeyi aklına bile getirmeyen bir genç tipidir.

Önce kötü arkadaşlara itiraz edin!

Eğer bir şeye itiraz edecekseniz ana-babanıza değil önce sizi yoldan çıkaran kötü arkadaşlarınıza itiraz edin! Hedefsiz, idealsiz, gayesiz ve ahlâksız arkadaşlarınıza itiraz edin! Sizin vaktinizi, ahlâkınızı, ruhunuzu sömürmelerine izin vermeyin! Sizi namazdan, salih amellerden, güzel ahlâktan uzaklaştırıp, günaha, harama, flörte, gıybete, tartışmaya ve gaflete sürükleyen arkadaşlarınıza itiraz edin! Mesafe koyun! Tavır alın! Nasihat edin! Ya sizin dininizden kaynaklanan ölçülerinize gelsinler ya da kendi batıl ölçüleriyle sizi de ifsat etmesinler. Çünkü kötü arkadaşlarla birlikte bu bozuk düzene itiraz imkânsızdır. Zaten bu bozuk düzenin istediği de iyi gençlerin, cesur gençlerin, adanmış gençlerin, kaliteli gençlerin kötü arkadaşlar arasında kaybolup gitmesi, onlara benzemesi ve onlardan olmasıdır.

Önce değerlerinize sahip çıkın!

Eğer bir şeye sahip çıkacaksanız önce sizi siz yapan değerlerinize sahip çıkın! İnsanları razı etmek için asla değerlerinizden taviz vermeyin! Sakal keserek, tesettürden taviz vererek, mahremiyet sınırlarını ihlal ederek, haremlik-selamlık prensiplerinizi kaldırıp atarak, İslami söylemlerinizi sündürerek hiçbir şey başaramazsınız. Değerlerinize düşmanlık edenlerin söylemlerini, sembollerini, tarzlarını benimseyerek onlara şirin görünmeye çırpınarak onları meşrulaştırmaktan, ezik ve silik bir karaktere dönüşmekten başka hiçbir şey yapamazsınız. Zaten bu bozuk düzenin istediği muhalif genç tipi de kendi değerlerinden vazgeçmiş, faaliyetlerinde, söylemlerinde ve eylemlerinde başkalarından bir farkı, İslami bir rengi, İslami bir tadı, İslami bir kokusu ve ayırt edici bir özelliği kalmamış muhalif genç tipidir. Çünkü bu bozuk düzenin en çok istediği şey, kendi muhalefetini de kendisinin istediği şekilde dizayn edebilmesidir.

Önce Allah’ın hakkını teslim edin!

Eğer bir haksızlığa ve adaletsizliğe karşı çıkacaksanız ve bir zulmü önleyip bir hakkı teslim edecekseniz önce Allah’ın hakkını teslim edin! Namaz, Allah’ın yerine getirilmesini emrettiği bir haktır. Ahlâk, edep ve İslami faaliyetlerde ölçüyü korumak Allah’ın kulu üzerine yüklediği ve yerine getirilmesini emrettiği bir haktır. Ana-babaya hürmet, eşe nezaket, aileye sahip çıkmak, sözünde durmak, gıybet etmemek, borcunu vaktinde ödemek, kimseye iftira atmamak, kendi cemaatinden, tarikatından ve partinden olsa da yanlışa yanlış deyip itiraz etmek, sesini yükseltmek ve hakkı söylemek Allah’ın yerine getirilmesini emrettiği en temel haklardandır. Bu haklar teslim edilmeden hak ve adalet adına yapılan her itiraz boşluğa bağırmaktan ibarettir. Zaten bu bozuk düzenin istediği de kendi yapmadıklarımızı sürekli başkalarına bağırıp durmamızdır.

Abdülaziz Kıranşal