Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Kış, müminin baharıdır” (Ahmed b. Hanbel). Çünkü “Mümin uzun kış gecelerini ihya eder. Allah’a ibadet ve dua ile geçirir” (Beyhaki).
İmsak vaktinin bu kadar geç girdiği ve sabah namazı vaktinin neredeyse mesai saatine kadar uzadığı kış günlerinde bir mümin, bir gece de olsa kalkayım ve Rabbime ibadet edip dertlerimi ona arz edeyim, hiç olmazsa saatimi imsaktan yarım saat önceye kurayım hem gece namazımı kılarım hem de sabah namazımı kılarım diye düşünmüyorsa ne kadar büyük fırsatları heba ettiğinin farkında değildir.
Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ, her gece, gecenin son üçte biri kaldığında dünya semasına rahmet nazarıyla bakar ve şöyle buyurur: Ey kullarım, yok mu bana dua eden, duasını kabul edeyim! Yok mu benden isteyen, ona istediğini vereyim! Yok mu benden mağfiret dileyen, onu bağışlayayım!” (Buhari).
Bu çağrı evladından dertli anne-babalaradır. Bu çağrı eşinden dertli hanımlara ve beyleredir. Bu çağrı evlat hasretiyle yanıp tutuşan anne adaylarınadır. Bu çağrı ağır hastalıkların pençesinde bir derman arayanlaradır. Bu çağrı borcunu, çekini, senedini, kirasını ödeyemeyen esnafa ve tüccaradır. Bu çağrı bir türlü günahlardan kurtulamayan Müslüman gençleredir. Bu çağrı İslam’ı yeryüzüne hâkim kılma derdinde olan dava adamlarına, mücahitlere ve mücahideleredir.
Kırk elli yaşına gelmesine ve her gün onlarca bela, musibet ve problemle imtihan edilmesine rağmen bir gece bile kalkıp Rabbinden istemeyen, bir gece bile Rabbine sığınmayan, bir gece bile Rabbine yönelmeyen bir Müslüman ne büyük gaflet içerisindedir
Gece yarılarına kadar dizi izleyen, sosyal medyada dolaşan, can sıkıntısından uyuyamayan ama Rabbimizin bu çağrısına icabet etmeyen Müslüman gerçekten ne büyük gaflet içerisindedir.
Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Gecede öyle bir saat vardır ki, Müslüman bir kimsenin Allah’tan, dünya veya âhiretle alâkalı bir hayır talebi o saate rastlarsa, Allah dilediğini ona mutlaka verir. Bu saat her gecede vardır” (Müslim).
Bu saat, evine huzur arayanların, kalbine ferahlık arayanların, rızkına bereket arayanların, hastalığına şifa arayanların, dertlerine çare arayanların, mücadelesine ve cihadına zafer ve başarı arayanların, tüm aradıklarını bulabilecekleri bir saattir. Yeter ki, ihlâs, samimiyet, sabır ve istikrar olsun.
Gecenin, teheccüdün, gözyaşının, samimiyetin ve secdenin bir araya geldiği, gönülden yapılmış bir duanın açamayacağı bir kapı yoktur.
Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Kimin Allah’tan ya da insanlardan bir ihtiyacı varsa usulüne uygun abdest alıp iki rekât namaz kılsın, arkasından Allah’a hamt edip Peygamber’e (s.a.s.) salâvat getirsin ve şöyle desin: Halim ve kerim, cezaları vermekte acele etmeyen ve ikram sahibi olan Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük arşın sahibi olan Allah’ı her türlü noksanlıklardan uzak bilir her türlü kemal sıfatlarıyla beraber olduğunu kabul ederim. Tüm eksiksiz övgüler âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Allah’ım rahmetine sebep olan her şeyi ve bağışlamanı gerektirecek sebepleri ve her türlü günahtan uzak olmayı senden isterim. Allah’ım her günahımı bağışlamanı ve her üzüntümü gidermeni, senin rızana uygun her ihtiyacımı karşılamanı senden isterim, ey merhametlilerin en merhametlisi” (Tirmizî). Abdülaziz KIRANŞAL