KIBRIS'TAN NOTLAR VE DEVLETİN ADI MESELESİ

KIBRIS'TAN NOTLAR VE DEVLETİN ADI MESELESİ

Geçtiğimiz Pazartesi, 15 Kasım’da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluşunun 38. Yıldönümü kutlamaları için Kıbrıs’taydık. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey’in daveti üzerine adaya gittik. 2017’den sonra Türkiye’nin de “iki devletli çözüm” noktasına gelmiş olması ile birlikte “adada neler oluyor” sorusuna cevap aramak adına önemli bir ziyaret idi. 2004 Annan Referandumu ile başlayan kafa karışıklığının oluşturduğu atmosferin etkileri halen devam etmekle beraber ancak kısmi bir rahatlama olduğunu da müşahede ettik.

Heyetimize Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu başkanlık etti. Anadolu Gençlik Derneği ( AGD) Genel Başkanı Salih Turhan ve bendeniz heyetin diğer üyeleriydik. 14 Kasım Pazar günü Ada’ya ulaşır ulaşmaz, içlerinde önemli siyasi şahsiyetlerin ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin olduğu bir yemek organizasyonu ile programlara başlamış olduk. Bu yemekte, günün anlam ve önemine vurgu yapan, gelecek açısından beklentilerin öne çıktığı konuşmalar yapıldı. Yemekte özellikle 1974 Barış Harekâtı’ndaki hayati rolünden dolayı dönemin Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız hakkında dile getirilen ifadeler herkesi duygulandırdı.

Ertesi gün resmî törenler vardı. Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay Bey temsil etti. Bizler 2019, 20 Temmuz kutlamaları için de adadaydık. O yıla kıyasla halkın katılımı, heyecanı çok daha farklıydı. Gençlerin ilgisi daha fazla öne çıkıyordu. Umarım 2004 yılında AB üyeliği önünde engel olarak görülen Kıbrıs’ın pazarlık masasına konulması yanlışının oluşturduğu olumsuzluklar, her yıl artan heyecanla birlikte bir an önce tamir edilebilir. Bunun yanında kanaatimce bu saatten sonra ilk yapılması gereken şey, devletin adını güncellemek olmalıdır. Devletin adı “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olarak değiştirilmelidir. Bilindiği gibi 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’nin genişleme kararları çerçevesinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) adını Kıbrıs Cumhuriyeti olarak değiştirmişti. Yapılacak değişiklik, bu kabul edilemez karara karşı taarruza geçmek olacaktır. Bu tek yanlı kararın tanınmadığı vurgusu, devlet adında yapılacak bu değişiklikle beraber önemli bir mesaj olarak bütün dünyaya ilan edilecektir. Malum olduğu üzere GKRY’yi AB üyesi yapmak Annan Planı çerçevesinde kurulan bir tuzaktı. Şimdi bu tuzağı kalıcı hale getirmek adına Yunanistan’ın kışkırtmaları öncülüğünde, ABD ve AB’nin şemsiyesi altında yeni planlar hayata geçirilmek isteniyor.

Diğer taraftan Kıbrıs’ın kendi ayakları üzerinde durması çok önemlidir. Güney’in AB fonları çerçevesinde Kuzey’e göre daha müreffeh bir görüntü vermesi, Türkiye ile bağların zayıflamasını planlayan çevrelerin ekmeğine yağ sürmektedir. Üretilen domates, patates gibi tarımsal ürünlerin alıcısı Güney tarafı ancak Kuzey halkı bu ürünleri fahiş fiyatla tüketmek zorunda kalıyor. Ayrıca yaklaşık 6 bin kişi Güney’e çalışmak için düzenli olarak gidip geliyormuş. Gidenler doğal olarak Euro kazanıyor. Bu da Kuzey’deki halk arasında Güney’e psikolojik üstünlük sağlıyor. Gidenlerin elde ettikleri gelir ile TL arasındaki uçurum, halkı Güney’e gidebilmek için çeşitli yollara başvurmalarına neden oluyor.

Bununla birlikte Kuzey’deki üniversite sayısının plansız bir şekilde 20’nin üzerine çıkması ve kalite noktasında birçoğunun yetersiz olması böylesine önemli bir stratejik alanda Kıbrıs’a bir üstünlük de sağlayamıyor. 80 binin üzerinde yabancı öğrencinin adada eğitim alması, buna rağmen Kuzey Kıbrıs’ın bu alanda diğer ülkeler nezdinde hak ettiği yere gelememesi eğitime gerekli değerin verilmemesinden kaynaklanıyor.

Ayrıca su sıkıntısı Kuzey Kıbrıs’ın en önemli sorunu olmaya devam ediyor. Gerek tarımsal sulama gerekse de günlük kullanım açısından suya olan ihtiyaç çok net olarak görülüyor. Turizm gibi stratejik bir alan gazino ve kumarhane arasına sıkıştırılmış halde. Bundan dolayı da hem Türkiye’den hem de dünyanın farklı bölgelerinden normal turist akışına engel olur hale gelmiş durumda. Sanki Türkiye de bu duruma göz yumarak görmezden gelir gibi bir tavır içine girmiş. Turizm alanında Türkiye ve KKTC’nin birlikte yapabileceği birçok şey var. Turizm doğru bir projeksiyonla Kuzey Kıbrıs’ın kendi ayakları üzerinde durma hedefine çok önemli katkılar sağlayabilir.

Tekrar devletin adının Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirilmesi konusuna gelecek olursak bu adım GKRY’nin adanın tamamında temelsiz hak iddialarına karşı, Kuzey’in de Güney’e “sen böyle bir şey yaparsan benim de adanın tamamında hakkım var” mesajı net bir şekilde iletilmiş olacaktır. Bunun devamında KKTC’nin tanınması ile ilgili gerek Orta Asya Türk Cumhuriyetleri gerekse de İslam ülkeleri nezdinde yapılacak girişimler uluslararası arenada çok farklı sonuçlara katkı sunacaktır. Kuzey Kıbrıs önemli bir sürece girmiş durumdadır. Türkiye ile KKTC arasındaki ilişki hem bölgesel barış, hem de her iki devletin güvenliği açısından hayati önemdedir. Birlikte güçlü olmak Akdeniz’de oldubittilere karşı uyanık olmayı beraberinde getirecektir. Hidrokarbon gibi stratejik bir kaynağın adil bir şekilde paylaşımı da ancak güçlü bir Türkiye ve KKTC’nin işbirliği ile sağlanabilir.

Son olarak adanın önemli sivil toplum kuruluşu olan Sevgi ve Kardeşlik Derneği (SEVKAD) ile ilgili birkaç kanaatimi aktarmak isterim. Öncelikle SEVKAD’ın hem üniversite öğrencileri hem de halk nezdinde çok önemli bir yeri olduğunu bu ziyaretimizde net olarak görmüş olduk. Özgün çalışmalarıyla sivil hayatın şekillenmesine dönük programlar, her düşünceden Kıbrıslı üzerinde kalıcı izler bırakmış, bırakmaya da devam ediyor. Bu vesile ile Kıbrıslı Türklerin 15 Kasım 1983’te ilan ettikleri Cumhuriyetin 38. Yıldönümünü kutlar, bu yolda büyük fedakârlıklar ortaya koyan Dr. Fazıl Küçük’ü, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı rahmetle anıyorum. 20 Temmuz 1974’te adaya barış ve huzuru getiren süreci yöneten, kararları alan, harekâtı yöneten CHP-MSP koalisyonu üyelerinden ve Silahlı kuvvetlerimizin değerli mensuplarından vefat edenlere Allah’tan rahmet temenni ediyor, hayatta olanlara da sağlık ve afiyet diliyorum.

Mustafa KAYA