Kesiş Yuri’nin ruhu balkanlara geri mi dönüyor?
- 26-05-2024 11:58
- 667
17. yüzyılın başlarında Hırvatistan'da maddi durumu pek de iyi olmayan, asilzade unvanı taşıyan Gaspar Kriznaç'ın bir oğlu dünyaya geldi. Gaspar oğluna eski Slavcada "parlak" anlamına gelen Yuri ismini verdi. Küçük yaşlarında kitaplara meraklı olan Yuri, araştırmacı yönü ve dine olan tutkusuyla ön plana çıktı.
Yuri 10'lu yaşlarına geldiğinde papazlık eğitimine başladı. Zagreb'deki kilise okulu kendisine dar gelen Yuri, önce Vyana'da teoloji dersleri aldı. Ardından İtalya'nın Bologne kentine giderek burada hukuk ve din felsefesi dersleri gördü. Eğitimini tamamladıktan sonra misyoner keşiş olan Yuri, Avrupa'da seyahatler yaptı. Vatikan'da dini çalışmalara yoğunlaştı. 1642 yılında doktora eğitimini tamamladıktan sonra Zagreb'e tayin edildi ve bu dönemde Bizans edebiyatına merak saldı. Bu merakı onu 1650'li yılların ortalarında İstanbul'a getirdi ve burada "Slav Birliği" düşüncesi kalbinde yeşermeye başladı.
Bu konuda yazılar kaleme aldı, konuşmalar yaptı. Bu çıkışları Rusların dikkatini çekti. 1658 yılında Rusya'nın Viyana büyükelçisinin daveti üzerine Moskova'ya gitti. Burada ilk dönemlerde iyi karşılanan Keşiş Yuri, bir süre sonra dini görüşleri nedeniyle Moskova kilisesinin hedefi haline geldi.
Çarlığın diretmelerine rağmen Provaslav kilisesinin görüşlerini benimsemedi. Mezhepleri tenkit ederek "Tek Mesih'e, Tek kiliseye ve Tek dine ihtiyacımız var" diyerek farklı açıklamalarda bulundu.
Bu sözleri nedeniyle Keşiş Yuri Moskova'dan uzaklaştırılarak Tobolsk kentine maaşlı sürgüne gönderildi. Burada Yuri inzivaya çekilerek Panslavist görüşlerini kaleme almaya başladı. 16 yıllık sürgün hayatında Yuri, yazdığı "Siyaset" kitabı ile "Panslavizm" ideolojisinin temelini ortaya koydu. Bu kitapta başta Ruslar olmak üzere Slav halklarının durumunu kendince analiz etti.
Halkın kötü şartlardaki yaşamına, yüksek vergilere dikkat çekti.
Çar yönetiminin halka karşı sert tutumunu eleştirdi.
Devletin adalet, refah ve güçlü ordu ile ayakta kalabileceğine vurgu yaptı.
Dindarlığın önemine değindi ve yabancı hayranlığını sert bir şekilde tenkit etti.
Slavların önce birlik sağlamasını sonra yeni "fetihlerin" yapılması gerektiğini ifade etti. Ve bugün de Rusya'nın devlet aklında yer edinmiş bir cümleyi kitabında yazdı: "Kırım ülkesi Tanrı tarafından bir çok hediyelerle bezenmiş ve donatılmıştır." Aslında bu sözleriyle Slav boylarına işgal işaretini de verdi.
Siyaset adlı kitabı önce Rusya'da sonra da Doğu Avrupa'da ve Balkanlarda hızla yayıldı ve zihinlere kazındı. Sürgün hayatı bittikten sonra Keşiş Yuri kendi kitabındaki prensipleri yerine getirmek için çok çabaladı. 1683 yılında da 2. Viyana Kuşatması’nda Osmanlı ordusu ile çarpışmada hayatını kaybetti.
Yuri Kriznaç'ın bu fikirleri özellikle 18 ve 19. yüzyılda yükselen Cermen milliyetçiliğine karşı Rusya tarafından özellikle desteklendi ve Osmanlı'ya karşı kullanıldı. 1. Balkan Harbi’nde Rumeli toprakları bizden işte bu motivasyonla kopartıldı. Bu motivasyon o kadar güçlüydü ki ideolojik renkleri olan ve peş peşe sıralanan kırmızı, beyaz ve mavi Tito'nun Komünist Yugoslavya'sının bayrağında bile kendine yer buldu.
Bu görüşler 1992 yılındaki Bosna savaşında "Büyük Sırbistan" hayali olarak karşımıza çıktı. 1995'te Srebrenitsa soykırımını yapan cellatlar da kendilerince Keşiş Yuri'nin "fetihler yapın" vasiyetini yerine getiriyordu.
Birkaç gün önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Srebrenitsa oylaması yapıldı 84 ülkenin "evet oyuyla" Srebrenitsa Katliamı BM tarafından tanındı ve 11 Temmuz “Srebrenitsa'yı Anma Günü” olarak kabul edildi. Üstelik soykırım yanlılarının da elini kolunu bağlamak için tasarıya "soykırımı inkar etmek yasa dışı kabul ediliyor" ifadesi kullanıldı. Bu oylamanın ardından Bosna Hersek'in Sırp yönetimi lideri Milorad Dodik 30 gün içinde ayrılma sinyali verdi. Slav milliyetçiliğini çağrıştıran ifadeler kullandı. Sırbistan'a bağlanmaktan söz etti. Yani Kesiş Yuri’nin ruhunun hala Balkanlarda tur attığını böylece ortaya koymuş oldu.
Bu olaylara baktığımızda Ortadoğu, Tayvan, Ukrayna'nın yanı sıra Balkanlar da küresel güçlerin yeni bir hesaplaşma alanı olacak gibi duruyor. ABD'nin Yunanistan'ı silah deposuna çevirme girişimleri, Rusya'nın Sırbistan ve Macaristan ile yakınlaşması ve Çin lideri Şi Cinping'in Balkanlar ziyareti bu işaretleri daha da güçlendiriyor. Türkiye dünyada başka bir ülkeye nasip olmayan ve en büyük gücü olan gönül coğrafyasına her zamankinden daha fazla dikkat etmelidir. Balkanlarda dolaşması gereken ruh Kesiş Yuri’nin değil, “Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır” diyen Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in ruhu olmalıdır.
Mustafa Kaya