HANGİSİ?

HANGİSİ?

Kaç yaşındayım hatırlamıyorum. Muhtemelen on iki falan. Bırak akıllı telefonu cep telefonunun bile olmadığı yıllar. Ahizeli telefonlar her işyerinde, her evde var. Sabah saat kaç bilmiyorum. Hava yeni yeni aydınlanıyor. Ahizeli telefon benim yattığım odada. Önce kulakları yırtarcasına acı acı çalıyor. Sonra rahmetli babaannemin bu saatte kim bu diyerek ahizeyi kaldırmasıyla küçük kıyamet evimize giriyor.

“Ah yavrum, ah kuzum, ellleri kırılsın sana kıyanların” diyerek diz dövmeler..

Akşam haberlerinde ay yıldıza sarılı bir tabut.

Tabutun başında rahmetli eniştem.

“Vatan sağolsun!” 

Henüz bir kaç aylık asker olan halamın oğlu Kemal Bayramiç’in iki metreyi aşan boyuyla kafasından yediği tek mermiyle şehadetle kucaklaşması..

Şehit haberinin ailelere verildiği anlarla ilgili videolar var internette. Ağlayamıyorum diyen varsa girsin izlesin.

Ambulans, askeri erkan, mülki amirden oluşan heyet bir mahalleye girer. Yakınları asker olanlar ellerini yüreğine koyup hangi evin önünde duracağına pür dikkat kesilir. Sonra konvoy bir evin önünde durur. Eğer birden çok çocuğu askerde ise o evin şehit annesi balkondan sorar..

Hangisi?

Bir asker çıkar balkona ay yıldızlı bayrağı asar. Artık o evin hangi sokakta hangi binada olduğunun önemi yoktur. O evin yeni adı;

“Şehit evidir”

Anne yeri göğü inletmeye çoktan başlamıştır. Sağlık çalışanları iki yanında. Babalık yine zordur. Şehit oğlunun acısını bile yaşayamaz. Bir yandan eşini teselli etmeye çalışır, diğer yandan “Vatan Sağolsun!” der..

Bugün o konvoy bir çok eve giderek “Başınız sağolsun, vatan sağolsun!” deyip acı haberi verdiler.

Türk’ün evladının kanı dökülmeden sağol artık ey vatan!

Yağan yağmur ile sağol!

Ağlamayan anneler ile sağol!

Yutkunmayan babalar ile sağol!

Allah’tan şehitlerimize rahmet, ailelerine baş sağlığı diliyorum..

Haşim Özyurt