Güçlü bir başkan, güçlü bir kabine ilk başta hoş görünebilir.
İşlerin çabuk çözüldüğü, kararların çabuk verildiği bir yapı oluşturur. Ancak devletlerin sorunları , sadece işlerin hızlı olması ile çözülebilir mi?
Devlet işleri hızlı olduğu kadar ortak akıl ve birikim de gerektirir. Ortak alınan kararlar toplumsal uzlaşı ve özgüven yaratır. Hata yapma ihtimalini azaltır.
Güçlü başkanlık , tek aklın egemenliğini, fikirlerin söylenmesinde korkuyu getirebilir. Güçlü bir yargı bizlere söylem olarak hoş görünebilir.
Ancak eski tecrübelerimiz, 28 şubatta güçlü yargıçların seçilmiş meclis ve hükumetlere, Yargının gücünü kullanarak ayar çektiği bir tecrübe yaşattı.
Zayıflamış yargı da , iktidarların gölgesinde ve korkuya dayalı bir hukuk üretimine dönüşebilir. Doğrusu evrensel değerleri , ahlak ve hakim vicdanını ön planda tutan, Ancak meclisin ürettiği yasalar çerçevesinde kendi görevlerini yapan, Aklı ve vicdanı hür bir mutedillik içermeli diye düşünüyorum.
Güçlü bir meclis söylemi hepimize hoş görünebilir. Ancak yargıyı, evrensel hukuk ve insan haklarını, dikkate almayan, Beni halk seçti , o halde istediğimi üretirim tarzı çoğunluk demokrasilerinin Batıda ve ülkemizde zararlarını çok yaşadık.
Ötekilerinin, azınlığın ve az olanın sesinin duyulmadığı yerlerde, Öfke, nefret, düşmanlık birikir.
Ortak olanı adil paylaşmaktan daha güzel bir şey olabilir mi?
Zayıflamış bir meclisin de, hükumetlerin gölgesinde kaybolması veya güçlü yargı ile işlevsizleşmesi riski toplumlar için büyük risk olarak duruyor.
Doğrusu, öncelikle merkezden değil, yerelden seçilmiş güçlü bireylerin oluşturduğu, Kaliteli, evrensel ve tartışma sonucu uzlaşı ile yasaların üretildiği , Mutedil bir meclis daha verimli olacak diye düşünüyorum.
Aslında hiçbir makamın, kuvvetin güç peşinde koşmadığı; İşini millet adına en verimli, en kaliteli ve en evrensel ilkeler ile yürüttüğü, Güçlü ve zayıf olmayan, Adil, ahlaklı ve mutedil bir güçler birliği ve dengesi .
Daha fazla huzur, zenginlik ve kardeşlik üretebilir diye düşünüyorum. Ama bunu herkesin zaten bildiğinin de farkındayım. İnşallah bunu üretecek bir toplumsal aşamaya geçebiliriz.
Ahmet BULUT