Eş seçiminde dindarlığın önemi

Eş seçiminde dindarlığın önemi

Müslüman bir gencin eş seçiminde arayacağı en önemli özelliklerden birisi de dindarlıktır. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Kadınlarla (sırf) güzellikleri sebebiyle evlenmeyin. Güzellikleri onları helâk edebilir (hatalı davranmaya sevk edebilir). Onlarla malları nedeniyle de evlenmeyin. Malları da onları taşkınlığa (günaha) götürebilir. Fakat onlarla dindarlıkları sebebiyle evlenin. Burnu kesik, kulağı delik, siyahî, dindar bir cariye, (diğerlerinden) daha üstündür.”

(İbn Mâce, Nikâh, 6.)

Dindarlık ölçüsü sadece hanımlar için değil, erkekler için de geçerlidir. Sahabe efendilerimiz, kızlarını istemeye gelen damat adaylarında hangi özelliklerin aranması gerektiğini sorduklarında Efendimiz (S.A.S.), “Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse size (dünür olarak) geldiğinde onu (kızınızla) nikâhlayın” (Tirmizî, Nikâh, 3) buyurarak damat adaylarında aranacak ilk özelliğin de dindarlık ve ahlâk olduğunu bildirmiştir.

Dindarlık, bugün anlaşıldığı gibi yalnızca namaz, sakal, tesettür veya İslami bir camiaya, tarikata ve partiye mensubiyet demek değildir. Asıl dindarlık, kişinin aile hayatından sosyal ilişkilerine, siyasetinden ekonomisine, akraba ilişkilerinden çocuk eğitimine kadar hayatının tamamını inandığı dinin ölçülerine göre şekillendirmeye gayret etmesidir.

Bir dindarlık düşünün ki; namazını Kur’an ve sünnete göre kılıyor, ama siyasetini kalabalığa ve güce göre yapıyor. Orucunu Kur’an ve sünnete göre tutuyor ama ticaretini mevcut piyasa şartlarına ve menfaatine göre yapıyor. Başını Kur’an ve sünnete göre örtüyor ama gerisini modaya ve nefsine göre belirliyor. Düğününde Kur’an okutuyor ama aile hayatında Kur’an yok. Çocuklarına İslami isimler koyuyor ama çocuk eğitiminde İslam yok. Yani dinden dilediğini seçiyor, dilediğini de terk ediyor.

Bir dindarlık düşünün ki; partisinde, vakfında, derneğinde ve dergâhında büyük bir mücahit gibi görünüyor ama evine döndüğünde ahlâksız bir insana dönüşüyor. Nezaketsizliği, kırıcılığı, kabalığı, merhametsizliği kendi eşini ve çocuklarını bile kendisinden uzaklaştırıyor. Dışarıdaki o mücahitten veya mücâhideden evdekilerin payına bir ahlâk kırıntısı bile düşmüyor.

Bir dindarlık düşünün ki; iş siyasete, ideolojiye, edebiyata gelince ondan daha Müslüman’ı yok. Ama iş aile hayatına gelince ahlâk ve merhamet yok, eşiyle münasebetlerine gelince vefa yok, namaza gelince huşu yok, duaya gelince samimiyet yok, haramlara gelince takva yok, yaşantıya gelince örneklik yok, davaya gelince kardeşlik yok, infaka gelince fedakârlık yok. Ortada ruhunu kaybetmiş, rutinleşmiş ve bir ideolojiye dönüşmüş Müslümanlıktan başka da bir şey yok.

Bir dindarlık düşünün ki; WhatsApp gruplarında, sosyal medyada, Facebook’ta, Twitter’da, sanal hayatta yaptığı İslami paylaşımlarıyla herkesi kendine hayran bırakıyor. Ama iş, gerçek hayata gelince o sosyal medya kahramanının yerini anne-babasını bile küstürmüş, akrabalarıyla bağını koparmış, iş arkadaşlarını kendisinden bıktırmış, komşularının bile görünce yolunu değiştirdiği bir Müslüman çıkıyor karşımıza.

Bir dindarlık düşünün ki; camide, toplantıda, mitingde, sohbette, konferansta, derste son derece takvalı, ihlâslı ve samimi. Ama kendi başına kalınca namazı namaz olmaktan çıkıyor. İnternetle baş başa kalınca takvası takva olmaktan çıkıyor. Menfaatine dokunulunca ahlâkı ahlâk olmaktan çıkıyor. İşine gelmeyince ihlâsı ihlâs olmaktan çıkıyor. Ortaya halk içinde farklı, tek başına kalınca da farklı bir Müslüman çıkıyor.

Bir dindarlık düşünün ki; sürekli İslam’ın hâkimiyetinden bahsediyor, ama o bahsettiği İslam’ı ne ahlâkına ne ruhuna ne evine ne de iş yerine hâkim kılıyor. Evini dizilerin, kalbini dünyalıkların, midesini haram lokmaların, ceplerini de faizli kartların hâkimiyetine kaptırmış.

Söylemiyle eylemi arasında dağlar kadar fark var.

Bir dindarlık düşünün ki; başkalarına sürekli kanaati, şükrü ve yetinmeyi tavsiye ediyor. Ama iş kendi hayatına gelince yaşam konforundan, hayat standartlarından, alışkanlık haline getirdiği lüks ve israfından zerrece taviz vermiyor. Başkalarına asgari ücreti kendisine çifte maaşları, başkalarına gecekonduları ve TOKİ’yi kendisine lüks villaları, başkasına tutumlu olmayı kendisine bolca harcamayı layık görüyor.

Müslüman gençler!

Bu dindarlık, İslam’ın eş seçiminde bir ölçü olarak gördüğü dindarlık değildir. İşte bu nedenle eş adayınızın dindarlığını araştıracaksanız sadece onun namazına, sakalına, tesettürüne, partisine, derneğine ve tarikatına bakmayın.

Onun bu ibadetlerinin ve mensubiyetlerinin, hayatının tamamını kuşatan bir ahlâk ve yaşantıya dönüşüp dönüşmediğine bakın!

Abdülaziz Kıranşal