DÜNYA DÖNSÜN YOLUNDAN, BİZ DÖNMEYECEĞİZ!
- 05-12-2021 17:52
- 2392
DÜNYA DÖNSÜN YOLUNDAN, BİZ DÖNMEYECEĞİZ!
Rivayet odur ki, bir gün Hz. Ömer’in (R.A.) huzuruna çıkan iki kardeş, bir genci aralarına alıp getirmişler ve “Bu genç babamızı öldürdü, kısas istiyoruz” demişler. Hz. Ömer, gence ne olup bittiğini sorunca genç durumu şöyle anlatmış; “Ey halife, ben bu gençlerin bahçesinden geçerken ben farkında olmadan atım bahçeden meyve yedi. Bu gençlerin babası da bir taş alıp attı ve taş atıma isabet etti. Atım oracıkta öldü. Ben de o sinirle taşı geri attım ve bu gençlerin babasının kafasına çarptı ve adam öldü” demiş.
Bu söz üzerine Hz. Ömer (R.A.): “Söylenecek bir şey yok. Madem suçunu kabul ettin, bu suçun cezası kısastır” dedi. Bunun üzerine genç, “O zaman gidip babamın küçük kardeşime bıraktığı emaneti ona teslim etmem için bana üç gün müsaade edin” dedi. Hz. Ömer, “Sen yabancı birisin, bu üç gün mühlet için sana kim kefil olur ki” dedi. Genç oradakilere dikkatlice baktı ve Amr b. As’ı (R.A.) işaret ederek, “Bu bana kefil olur” dedi. Amr b. Âs bu kefilliği kabul etti. (Kefilliği kabul edenin Ebu Zer (R.A.) olduğu da söylenir.) Fakat üç günün sonunda genç gecikti. Babaları öldürülen gençler biz hakkımızı isteriz kim kefil olduysa ceza ona uygulansın, dedi. Oradakiler diyet teklif ettilerse de kabul etmediler. Amr b. Âs, “Ben sözümün arkasındayım, ne gerekiyorsa yapılsın” dedi. İnsanlar büyük bir üzüntü ve tereddüt içinde kısas saatini beklerken nihayet o genç uzaktan göründü ve kalabalığın yanına geldi.
Hz. Ömer gence dedi ki: “Delikanlı, gelmeyerek ölümden kurtulmak gibi bir fırsatın vardı. Neden geldin?” diye sordu. Genç ağırbaşlı bir edayla başını kaldırdı ve günümüz insanının anlamakta zorlanacağı şu cevabı verdi: “Bu toplumda söze sadakat, ahde vefa bitti dedirtmemek için geldim.” Hz. Ömer bu defa Amr b. Âs’a “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyordun. Neden canını ortaya koyarak kefil oldun?” diye sordu. Amr b. Âs da büyük bir vakarla, “Bu toplumda insanlık ölmüş dedirtmemek için kefil oldum” dedi. Bu manzarayı gören davacı gençler de, “Madem bu genç, bu tavrı gösterip geldi, madem kefil de canını ortaya koyup geri adım atmadı, biz de babamızın kısas davasından vazgeçiyoruz” dediler.
Hz. Ömer büyük bir hayretle, “Peki, siz neden davanızdan vazgeçiyorsunuz” diye sorunca davacı gençler, “Bu toplumda merhametli insan kalmadı dedirtmemek için” vazgeçiyoruz dediler.
İşte bu toplum, İslam toplumudur. İslam toplumunun değerlerini, ilkelerini, ölçülerini korumak, o toplumda yaşayan ve dindar bir kimlikle tanınan her Müslüman’a vaciptir.
İşte bu nedenle yaşadığımız toplumda herkes sözünden dönse, herkes İslami hassasiyetlerini kaybetse, herkes dünyevileşse, herkes değişse biz değişmeyeceğiz ki, bu toplum, dindarlar da yoldan çıktı demesin. Herkes faize bulaşsa, herkes kul hakkı yese, herkes haksız kazanç ve haram lokma yese biz yemeyeceğiz ki, bu toplum, dindarlar da haram ve helal hassasiyetini kaybetti demesin.
Herkes haksızlık ve adaletsizlik yapsa, herkes rüşvet alsa, herkes torpil yapsa, herkes ihaleye fesat karıştırsa biz yapmayacağız ki, bu toplum, dindarlar da rüşvete, torpile ve iltimasa bulaştı, onlar da hakkaniyetlerini ve adaletlerini kaybetti demesin. Herkes lüks ve israfa düşse, herkes akraba kayırmacılığı yapsa, herkes kamu malına ihanet etse, herkes yanlışa sessiz kalsa, herkes haramları meşru görse, herkes emr-i bi’l ma’rufu terk etse, biz terk etmeyeceğiz ki, bu toplum, dindarların da vicdanı, insanlığı ve merhameti ölmüş demesin.
Herkes hedef ve ideallerini kaybetse, herkes İslami çalışmalarda kadın-erkek ilişkilerinde ölçüyü kaybetse, herkes kendini zamana uydurmaya çalışsa, herkes kullara şirin görünmek için eylemlerini, söylemlerini, duruşunu ve çizgisini bozsa biz bozmayacağız ki, bu toplum, dindarlar da kendilerini kaybetti, onlar da savruldu demesin.
Bu yolda gerekirse malımızı, gerekirse rızkımızı, gerekirse itibarımızı ve dostlarımızı kaybedeceğiz ama asla Müslüman kimliğimize leke getirmeyeceğiz. Çünkü bu kimlik İslami değerleri muhafaza eden izzetli ve şerefli bir kimliktir. Bu kimlik, bu toplumun vicdanıdır, özüdür ve ruh köküdür…
İşte bu nedenle dönen dönsün yolundan, biz dönmeyeceğiz…