Çocuklarını Yaz Kur’an Kurslarına Göndermeyi Düşünmeyen Anne-Babalara

Çocuklarını Yaz Kur’an Kurslarına Göndermeyi Düşünmeyen Anne-Babalara

Düşünün! Mahşer yerindeyiz. Herkesin kendi derdine düşüp kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve oğullarından bile kaçacağı o dehşetli gündeyiz. Sorgu sıramızı bekliyoruz. Heyecanlıyız, titriyoruz ve korkuyoruz. Birazdan her şey ortaya dökülecek.

Ve sorgu sırası bize geliyor. Şahitler çağrılıyor. Uzaktan ilk önce evlatlarımız görünüyor. Seviniyoruz. İşte bu diyoruz. Çünkü bizim hakkımızda evlatlarımızdan daha iyi kim şahitlik yapabilir ki?

Çünkü gece gündüz demeden onlar için çalışmıştık. Bir dediklerini iki etmemiştik. Onlar için özel hocalar tutup sınavlara hazırlamıştık. Bir diploma sahibi olmaları için belki özel okullara ve özel kurslara bile göndermiştik. Yememizden içmemizden kısıp gelecekleri için milyarlar dökmüştük.

Sabahın en erken saatlerinde onları servise yetiştirmek için yıllarca uykusuz kalmıştık. Her sınava girdiklerinde onlardan daha fazla heyecanlanmıştık. Devlet memuru olsunlar ve kendilerini kurtarsınlar diye en güzel üniversitelerde okutmuştuk. Okurken rahat etsinler diye özel yurtlara yerleştirmiş belki de özel evler bile tutmuştuk.

Kimseden geri kalmasınlar diye harçlıklarını hiç eksik etmemiştik. Odalarına özel ve sınırsız internet çektirmiş, en güzel bilgisayarları ve son model cep telefonlarını almıştık. Dev ekran televizyonları, uydu kanallarını, kablolu TV’leri ve tabletleri onların hizmetine sunmuştuk. Yaz tatillerini özel olarak planlamış denizden, sahilden ve belki de pahalı otellerden bile kaçınmamıştık.

Evlenmeleri ve iyi bir düğün yapmaları için faize bile bulaşmış herkesin günlerce konuştuğu düğün merasimleri bile yapmıştık.

Şimdi bu mahşer yerinde, bu dehşetli günde elbette evlatlarım benim en güvenilir şahitlerim olacaklardır diye sevinçle ne konuşacaklarını bekliyoruz.

Ve evlatlarımız mahşer yerinde bizimle ilgili şahitliklerine başlıyorlar:

Söze anne-babalarımızdan şikâyetçiyiz diye giriyorlar. Büyük bir şok geçiriyoruz ve dehşete kapılıyoruz.

Evet, şikâyetçiyiz ya Rabbi diyorlar. Çünkü onlar, bizi her sınava hazırladılar. Ama bu ahiret sınavından hiç bahsetmediler. Okul derslerinde başarılı olmamız için her şeyi öğrettiler ama haram nedir? Helal nedir? Kul hakkı nedir? Kamu hakkı nedir? Bunlardan hiç bahsetmediler Ya rabbi!

Evet, bize özel hocalar tuttular, özel dersler aldırdılar, dil kurslarına bile gönderdiler. Ama bize dinimizi zerrece öğretmediler. Abdest nedir? Gusül nedir? Namaz nedir? Öğretmediler.

İstediğimiz her kıyafeti aldılar. Ama tesettür nedir? İffet nedir? Hayâ nedir? Hiç öğretmediler. Her sabah bizi servise yetiştirmek için uykusuz kaldılar ama bir sabah namazına bile kaldırmadılar ya Rabbi!

Evet, bana en iyi bilgisayarları aldılar, en son model cep telefonlarını aldılar, odama kadar sınırsız internet bağladılar, kablolu TV’lere bile abone oldular. Ama bana tüm bunların nasıl Müslümanca kullanılması gerektiğini hiç öğretmediler.

Bir gün bile bu bilgisayarla ne yapıyorum, bu internette ne izliyorum, bu telefonla hangi sosyal medya platformlarında dolaşıyorum diye merak etmediler. Bana tüm bunlarla işlediğim günahlardan nasıl tevbe etmem gerektiğini bile öğretmediler.

Evet, üniversite okumam için her şeyi yaptılar. Ama yıllarca başka şehirde üniversite okudum bir gün bile bu çocuk ne yapar, kiminle kalır, nerelere gider gelir demediler. Bu çocuğun imanı var mı? Evladımız deist mi oldu? Ateist mi oldu? Diye sormadılar. İman nedir? Kur’an nedir? Peygamber kimdir? Bir gün bile bana bunlardan bahsetmediler.

Bana bir gün bile ahiretten, sorgudan, sualden bahsetmediler. Gözleri dünyadan, dünyalıklardan ve diplomadan başka bir şey görmedi. Beni bu bilmediğim şehre ve bu günah bataklığına terk edip gittiler.

Evet, evlenmem ve iyi bir düğün yapmam için de çok gayret ettiler. Ama evleneceğim kişiye ne namazını, ne ahlakını ne de imanını sordular. Beni bu beynamazın eline bırakıp gittiler.

Evet, şikâyetçiyim ya Rabbi. Annemden de babamdan da şikâyetçiyim. Hadi diyelim ki, onlarında bu konularda bilgileri yoktu, hadi diyelim ki, dinimi örenmem için özel kurslara da gönderemediler. Hadi diyelim ki, hiçbir şey yapamadılar. Hiç olmazsa beni bir yaz tatilinde hemen yanı başımızdaki camiye de gönderemezler miydi?

Hiç olmaz camiyi severdim, Allah’ı bilirdim, Peygamberi öğrenirdim, hatalarım, yanışlarım günahlarım da olsa hiç olmaz tevbe etmesini öğrenirdim. Müslüman olduğumun, kim olduğumun, kimliğimin farkına varır en azından imanımı korurdum ya Rabbi!

Evlatlarımızın mahşer yerindeki bu şahitliğinden sonra belki her şeyi anlayacağız, belki gözlerimiz dolacak, belki boğazımız düğümlenecek, belki göğsümüz daralacak ama hiçbir şey yapamayacağız. Çünkü o gün iş işten geçmiş olacak.

Şimdi fırsat elimizde! O gün gelmeden hazırlığımızı yapalım. Ve hiç olmazsa bu yaz çocuklarımızı camiyle ve Kur’an’la buluşturalım. Bunu yapalım ki yarın Allah’ın huzurunda en azından bir mazeretimiz olsun. Biz elimizden geleni yapalım. Ve bilelim ki hidayet Allah’tandır.

Abdülaziz Kıranşal