Efendimizin (S.A.S.), “Öyle bir zaman gelecek ki fitneler evlerinize yağmur gibi yağacak” (Buhari) uyarısını yaşadığımız zamanlardan geçiyoruz. Evlerimizin içine kadar giren bu fitnelerin nesillerimizi ve geleceğimizi mahvettiği bir dönemde imtihan oluyoruz…
Eğer böyle giderse çok değil önümüzdeki 5-10 yıllık bir süre içerisinde YouTuberların emzirdiği, büyüttüğü, süt annelik ve bakıcılık yaptığı, hiçbir ahlaki kriter tanımayan, tüketim canavarına dönüşmüş, cinsiyet ayrımı olmayan, kadın mı erkek mi olduğu belli olmayan, lüks ve konfor düşkünü, ana-baba tanımayan, daha çok para kazanmak ya da fenomen olmak için her şeyi yapmaya hazır, merhametsiz bir nesille karşı karşıya kalacağız…
Bu merhametsiz nesli, çocuklarından kurtulmak için ellerine telefonu tutuşturup onları bir kenarda saatlerce YouTuberlarla baş başa bırakan anne-babalar yetiştirecek…
Bu nesli, evine gelen misafirler ya da akşam oturmasına gittiği evde, yaramaz çocuk yetiştirmiş demesinler diye çocuklarına YouTube açıp onları bir kenarda uyuşturan aileler yetiştirecek…
Bu nesli, komşularıyla rahat oturmak ya da izlediği diziyi daha rahat seyretmek veya ev işlerini daha rahat yapmak için evlatlarını YouTuberların insafına terk eden anneler yetiştirecek…
Bu nesli, yorgun argın işten gelip iki dakika kafa dinlemek için çocuğunun eline hemen telefonu tutuşturan babalar yetiştirecek…
Ve maalesef bir ahir zaman fitnesi gibi üzerimize çökecek bu karanlıktan ne hacısı ne hocası ne sakallısı ne de tesettürlüsü kurtulamayacak…
Bu fitnenin büyüklüğünü hacılar, hocalar, çarşaflılar, mücahitler olarak tesettürlü kızlarımızın TikTok videolarının internete düştüğü gün anlayacağız…
Bu fitnenin büyüklüğünü tarikat ehli, İslami bir cemaat ya da teşkilat mensubu Müslümanlar olarak erkek evlatlarımızın bir gün karşımıza çıkıp, “Baba ben cinsiyet diye bir şeye inanmıyorum” dediği gün anlayacağız…
Bu fitnenin büyüklüğünü, YouTuberlar tarafından tüketim, gösteriş ve lüks bağımlısı yapılmış evlatlarımızın sözümüzü dinlemediği, bizi beğenmeyip bizden ve değerlerimizden utandığı gün anlayacağız…
Bu fitnenin büyüklüğünü, çocuklarımızın yılda bir iki ay yolladığımız yaz Kur’an kursları tarafından değil, 7 gün 24 saat ve bütün yıl boyunca YouTuberlar tarafından eğitildiğini öğrendiğimiz gün anlayacağız…
Çünkü çocuklarımızın eline her telefonu tutuşturduğumuzda onları dakikada 500 saatlik ahlaksızlık ve sapkınlık videosunun yüklendiği büyük bir fitnenin çukuruna attığımızı bir türlü fark edemiyoruz…
Daha çok para kazanmak için anne-babaları tarafından birer zombiye dönüştürülmüş çocuk YouTuberların evlatlarımızı da nasıl zombileştirdiğini göremiyoruz…
Çocuklarımızın YouTuberlar aracılığı ile 15-20 yaşında görmesi, bilmesi ve öğrenmesi gereken şeyleri daha 5-8 yaşında gördüğünü, bu durumun onların ruhsal ve zihinsel durumunun yanında fiziksel durumlarında bile değişiklik yaptığını, ergenliklerini, cinsiyet anlayışlarını nasıl etkilediğini bir türlü anlayamıyoruz…
Sürekli farklı oyuncaklar alıp onları, yayınladığı videolarda açıp reklâmını yapan, sürekli yeni giysiler alan, lüks mekânlarda dolaşan, daha çocuk yaşta makyaj yapan, abuk sabuk kıyafetler giyen, daha çok izlenmek için erkek olduğu halde kadın kıyafetleri giyen, saçını boyayan, şaka adı altında ölüme sebebiyet verecek işler yapan, küfürlü ve argo konuşan çocuk ve genç YouTuberların yavrularımızı nasıl mahvettiğini bir türlü idrak edemiyoruz…
İdrak edemediğimiz gibi hiçbir tedbir de alamıyoruz. Tedbir almak isteyen anne-babalar da internet ve teknoloji konusunda yeterli derecede bilgiye sahip olamadıkları için hiçbir şey yapamıyor…
Çok geç olmadan, nesillerimiz ellerimizden kayıp gitmeden bu konular üzerine ciddi çalışmalar yapmak zorundayız. Alternatifler üretmek zorundayız. Bu imkânı hayra kullanmanın yollarını ve yöntemlerini bulmak zorundayız. Konuyu sadece yasaklama ya da vaaz edebiyatı çerçevesinde değil bu alanın uzmanlarının rehberliğinde ele almak zorundayız.
Özellikle dindar nesil yetiştirme derdinde olan yetkililer, bir memleketin tüm nesillerini etkileyecek böyle bir alanı nasıl bu kadar denetimsiz, nasıl bu kadar başıboş bırakırlar ve bunun vebalini nasıl öderler, bu konuda kafa yormak zorundalar.
Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın açtığı YouTube kanalı bir alternatif olması açısından güzel bir çalışma. Ancak halen YouTuberlarla ilgili bir alternatif oluşturabilmiş değiliz maalesef.
Bugün geldiğimiz noktada çocuklarımızın izlediklerinde değerlerini, kimliklerini, ahlaklarını, örf ve adetlerini, dinlerini, ana-babaya saygıyı, kanaati, şükrü, edebi öğrenebilecekleri YouTuberlıkla ilgili çalışmalar yapılması artık kaçınılmaz olmuştur.
İslami camianın, STK’ların, vakıf ve derneklerin bu konular üzerine özel çalışmalar yapması gerekmektedir. Hep birlikte farklı teklifler ve çözüm önerileri üzerinde düşünmek zorundayız.
Abdülaziz KIRANŞAL