AAAAAH O MAHALLELERİMİZ NEREDE ?

AAAAAH O MAHALLELERİMİZ NEREDE ?

Bizim mahalle…….

Mahallemiz diyerek sahiplendiğimiz, içinde yaşadığımız, birbirimizi tanıdığımız ve acı tatlı günlerde ortak olduğumuz “bizim mahalle” vardı. Kentleşmeyi mi yanlış uyguladı bu toplum; Batılılaşma denilen hastalığa kırk derece ateşle mi yakalandı, yoksa her türlü araçla dayatılan karma ve bozuk kültürü kendi öz kültürüne mi tercih etti, bilmem; ama maalesef aileden sonra toplumun en önemli temel taşı olan mahalleyi göz göre göre; kaybettik. Ne mahalleli, kaldı ne mahallenin namusu, ne mahalle büyüğü ne de mahalle delisi…

Mahallelimizi tanırdık……

Herkes herkesi tanırdı mahallede; ninesinden toruna, torununun torunundan dayısına, amcasına kadar yedi sülalesini tanır, sayar, hangi işi yaptığını, tahsilini, nerede yaşadığını, kiminle evli olduğunu, huyunu suyunu, içkisini, kumarını bilirdi. Varsa hatalı, işlenen bir ayıp ‘kol kırılır yen içinde kalır’ dendiği gibi mahallenin sınırlarını taşmazdı kolaylıkla. Dini bayramlarda bayram namazı kılanlar içinde mahalleli olmayanlar, cami çıkışında yalnız bırakılmaz, ille birileri koluna girerek “Bayram yemeğinde soframızı şereflendirir misiniz” türü gönül alıcı bir ifadeyle davet edilip evine götürürdü.

Mahallelimizin adamı vardı……

Mahalleli anlayışı vardı. Şu sokaktan, bu avludan geçen mahalleden biriyse “Haa yabancı değilmiş ” gözüyle bakılır; ama mahalleli olmayan biri geçerse öyle bir “teh düşülürdü” ki ilk hatasında, ilk yan bakışında mahallenin namusu zedelenir korkusuyla mahallenin kabadayısı, mahallenin ileri gelenlerinden biri makul bir şekilde ikaz eder, uzaklaştırırdı; eğer hatasında ısrar ederse bir güzel mahalle dayağı yiyebilirdi…

Mahallelimiz akrabadan da öteydi……

Bu mahalle anlayışı kendiliğinden bir komşuluk doğururdu. Akraba olmasa da akraba kadar, hatta bazıları akrabadan da öte dost, arkadaş ve güvenilir insan olan komşuluğu. Cenaze olur koşarlar; sofralı gelirler, taziye boyunca her türlü yardımı yaparlar. Düğün dernek olur eğlencenin de önündedir, zahmetinin de. Kurban kesilince, diş hediği kaynatılınca, peynir basılırken, kavurma yapılırken, ekmek edilirken, bulgur kaynatılırken ille hepsinden de konu komşuya dağıtılır, tattırılır onların “Bereketli olsun, Allah kabul etsin” gibi bir duası alınırdı.

Mahalleyi yitirdik…..

Dededen, babadan itibaren birbirinin iliğine kadar tanıdığı, oynadığı, okuduğu, şakalaştığı, sevdiği, dövüştüğü, hısım-akraba olduğu, acı tatlı günlerinde ortaklaştığı, güreştiği, sayısız maddi manevi derdi veya mutluluğu paylaştığı; birlikte kar kürediği, mahalleyi savunduğu, mahallelisine yardım ettiği insanların komşuluğu nere, daha dün birbirini görüp yan yana veya alt alta oturunca ‘komşu gibi olma’ nere? Dedik ya mahalleyi yitirdik diye. Mahalle ili birlikte nice değerimizi, kültürümüzü hatta insani duygularımızı bile yitirmişiz de henüz haberimiz yok…

Ekonomist & Yazar

Turan KAYA