2020 Yılı maalesef hem dünya hem ülkemiz için bir çok olumsuzluk ile başladı. Başta Çin'de ortaya çıkan Corona virüsü olmak üzere dünyanın bir çok noktasından üzücü haberler aldık. Ülkemiz içinde trajedilerin ortaya çıktığı bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz. Elazığ depremi, İdlib şehitleri, Van'daki çığ faciası ve son olarak yaşanan uçak kazası hepimize derin bir üzüntü yaşattı. Umarım yaşanan bu felaketler son olur ve yılın devamını huzur içerisinde geçiririz.
İnsanlığın genetik özelliğinde şartlar iyi iken umursamaz olmak var sanırım. Her şey yolunda giderken mutlak bir rekabet içerisinde kendi koşullarımızı diğer insanların koşullarından daha iyi hale getirmek için çabalıyoruz. Ancak bir musibet ile karşılaştığımız zaman aslında asıl önemli olanın insan hayatı olduğunu idrak edip kendi hayatımızı muhasebeye etmeye ve şükretmeye çalışıyoruz.
Bugün Van'da gördüğümüz görüntü birbirimizi ne için kırdığımızı, ne için üzdüğümüzü irdelememiz için ve değer mi? diye düşünmemiz için derin bir görüntüdür. Biraz hayal gücünüzü kullanabilirseniz ne dediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.
Düşünün ki;
Açık bir ovada bir grup insanla bir aradasınız. Birlikte olduğunuz insanları tanımıyor fakat aynı amaç için çalışıyorsunuz. Bir gece önce yaşanan çığ felaketinde kaybolan insanları bulmak için. Bu insan grubunun içerisinde ırkı, dili, dini, rengi, mezhebi, meşrebi, partisi, cemaati, memleketi, köyü farklı bir çok insan var. Belki o an yaşanmadan önce onları inceleyip haklarında olumlu yada olumsuz düşünceler içerisinde olacağınız tipte olanlar var. Sonra o an geliyor. Dev bir beyaz kütle aniden hareket ederek size geliyor. Ne düşüneceksiniz düşünmek için bir kaç saniyeniz var. Aileniz? Çocuklarınız? Kendi Hayatınız? Korku? Endişe? Stres? Adrenalin? Her şey o bir kaç saniyeye sığıyor. Sonra beyaz kütle size derin bir karanlık getiriyor. Eğer ilk gelen darbede ölmediyseniz şimdi o derin karanlık içerisinde düşünmek için yine bir kaç dakikanız var. Oksijensiz kalan bedeniniz kasılma ve son çırpınışların ardından kendini ölümün soğukluğuna teslim etmeden önce yaşanan o bir kaç dakika.. İşte o bir kaç dakikaya ne sığdırabilirsek koskoca hayatımız tam olarak odur.
Uçak kazası içinde, deprem felaketi içinde aynı senaryoyu kullanabiliriz. İdlib şehitleri bu senaryodan muaftır. Çünkü o son bir kaç dakikaya sığacak şeyler benim burada yazacaklarımdan çok daha fazla. Şerefi, onuru, gururu, kahramanlığı, vatan sevgisini o bir kaç saniyeye sığdırabilir fakat anlatamazsınız.
Hayatımızın büyük bölümünü işgal eden ayrıştırmalar yerine kocaman bir sarılmaya ve kavuşmaya ihtiyacımız olduğunun beynimize sirayeti işte o anlardır. Bu ülkede yaşayan bir çok renkten, etkin kökenden, mezhepten, memleketten insanların bu ülkeye derin bir sevgisi olduğu o anlarda akan gözyaşlarından bellidir. Bizi birbirimizden ayırmaya çalışanların her seferinde yüzüne tokat gibi vuran anlar işte o anlardır.
Biz birbirimizi anlamak için o anları beklediğimiz sürece o anlar gelecek gibi görünüyor. Gelin o anlar gelmeden birbirimizi anlayalım, peygamber efendimizin buyurduğu gibi "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, aranızda sevgi ve muhabbeti ikame etmedikçe de iman etmiş olamazsınız."
Allah, imanını sevgi ile taçlandırmış kullarından eylesin hepimizi...
Haşim Özyurt