MİLLETVEKİLİ TAŞDOĞAN HEM SORUNU HEM ÇÖZÜMÜ ANLATTI

MİLLETVEKİLİ TAŞDOĞAN HEM SORUNU HEM ÇÖZÜMÜ ANLATTI

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Gaziantep Milletvekili Doç. Dr. Ali Muhittin Taşdoğan, Sağlık Bakanlığı Bütçesi üzerine TBMM Genel Kurulu’nda MHP grubu adına konuştu. MHP’li doktor vekil Ali Muhittin Taşdoğan, konuşmasında Kanser Hastaları, Tıbbi Onkoloji Uzmanları, İlaç temini ve İlaçta Yerelleşme konularına yer verirken sorunları çözüm önerileriyle sıraladı.

MİLLETVEKİLİ TAŞDOĞAN HEM SORUNU HEM ÇÖZÜMÜ ANLATTI

GAZİANTEP (İHA)

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Gaziantep Milletvekili Doç. Dr. Ali Muhittin Taşdoğan, Sağlık Bakanlığı Bütçesi üzerine TBMM Genel Kurulu’nda MHP grubu adına konuştu. MHP’li doktor vekil Ali Muhittin Taşdoğan, konuşmasında Kanser Hastaları, Tıbbi Onkoloji Uzmanları, İlaç temini ve İlaçta Yerelleşme konularına yer verirken sorunları çözüm önerileriyle sıraladı.

Sözlerine başlamadan önce salgın dönemin de hayatını kaybeden sağlık çalışanlarını da unutmayan Milletvekili Taşdoğan, “Her daim insan üstü gayret göstererek, milletimize hizmet etme yolunda hayatını kaybeden tüm sağlık çalışanlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, fedakâr ailelerine ise milletim, partim ve şahsım adına şükranlarımı sunuyorum” dedi.

“Türk kanser enstitüsü aktifleştirilmeli”

Ülke nüfusunun artmaya devam etmesiyle paralel olarak kanser hastalığının da arttığını vurgulayan Gaziantep Milletvekili Taşdoğan, “Kanser hem dünyada hem de ülkemizde önemli bir halk sağlığı problemi olmakla birlikte, en fazla ölüme neden olan ikinci hastalıktır. Dünyada her 6 kişiden biri, ülkemizde ise 5 vatandaşımızdan biri yaşamını kanser nedeniyle kaybetmektedir. Türkiye Kanser İstatistik 2020 raporunda, her yıl artmakta olan, yeni tanı alan kanser hasta sayılarının, 2020 yılında ülkemizde 233 bin olduğu ve kansere bağlı yaşam kaybının ise 126 bin olduğu bildirilmiştir. Sıklık, sağ kalım, mortalite ve öne çıkan kanser tiplerinde ülkeler arası farklılıklar olup sosyoekonomik gelişmişlik önemli bir belirleyici olmaktadır. Bu farklılıklar aynı ülke içindeki farklı eğitim ve gelir grupları arasında da kendini göstermektedir. Ülkemizin nüfusu artmaya devam ettikçe, buna paralel olarak yıllık yeni tanı alan kanser hasta sayısı da artmaktadır. 2018 yılında 18 milyon kişinin kansere yakalandığı tahmin edilirken, 2040 yılına gelindiğinde bu rakamın yaklaşık 30 milyona ulaşacağı ön görülmektedir. Ayrıca ülkemizde, 75 yaş öncesi her 4 kişiden birinin kanser teşhisi alıyor olması da dikkat çekicidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde belirttiğimiz ‘Türk Kanser Enstitüsü’nün bu konuda etkinliğinin arttırılması, hizmet kapasitesinin yükseltilmesi, 2022 yılı itibarıyla stratejik eylem planı olarak hazırlanarak ivedi şekilde aktifleştirilmelidir. Bakanlığımızın bu konudaki çalışmalarını ise yakından takip etmekteyiz” ifadelerini kullandı.

“Tıbbi Onkoloji Uzmanlarına sözleşme önemli”

Doç Dr. Taşdoğan, kanserle mücadele konusunda Tıbbi Onkoloji Uzmanları’nın da önemine de değinirken, Tıbbi Onkoloji Uzmanları için sözleşme talebinde bulundu. Kanser tedavisindeki hizmet kalitesinin de arttırılması için önerilerini ifade eden Gaziantep Milletvekili Taşdoğan, “Günümüz koşullarındaki en doğru tedaviye ulaşma ve bu tedavinin konunun uzmanları tarafından yapılması her kanser hastasının hakkıdır. Bu kapsamda kanser hastasına yaklaşımda öncelikli hedef, “doğru tedavi’’ olmakla birlikte; tedavi sırasında hasta ve yakınlarına zaman ayrılması, yakın ilgi gösterilmesi, psikolojik destek verilmesi ve güven ilişkisi oluşturulması önemlidir. Bu sebeple kanser tedavisinde en yetkin hekimler Tıbbı Onkoloji uzmanlarıdır. Tıbbi Onkoloji Uzmanlığı 4 yıllık iç hastalıkları ihtisası üzerine yapılan ve ülkemizde sadece iç hastalıkları uzmanlarının sınavla girebileceği, kanserin teşhisi, spesifik ilaçlarla kanserin tedavisi ve kanser hastalarının bakımı üzerine eğitimi içeren 3 yıllık yan dal (üst) ihtisas uzmanlığıdır. Bu gerekçe ile Tıbbi Onkoloji uzmanlarının Sağlık Bakanlığı’na bağlı tüm kamu hastanelerinde 4924 Sayılı Kanun’a Tabi Sözleşmeli Uzman Tabip olarak atanmalarına ve çalışmalarına imkân sağlanmasını önemsiyor ve öneriyoruz. Sağlık Bakanlığımıza bağlı kamu hastanelerinde Tıbbi Onkoloji uzmanlarının 4924 Sayılı Kanun’a Tabi Sözleşmeli Uzman Tabip olarak çalışabilmelerine imkân sağlayacak kadroların oluşturulması durumunda; Tıbbi Onkoloji uzmanı uzun yıllar aynı hastanede çalışabilir. Üniversite hastanelerine ve özel hastanelere geçişler azalır. Yurt dışında çalışma arayışları ve beyin göçünün önüne geçilebilir. Tıbbi Onkoloji uzmanının uzun yıllar aynı hastanede görev yapmasıyla birlikte kanser tedavisinde ihtiyaç duyulan hizmet kalitesi artar” dedi.

“Türkiye yerelleşme projesi hızlanmalı”

Son 5 yıl içerisinde birçok sektör ve sanayi kolunda yaşanan millileşme hamlelerini yakından takip ettiklerini söyleyen Taşdoğan, İlaç ve Tıbbi Cihaz konusunda da yerelleşme projesinin hızlandırılması gerektiğini gündeme taşıdı. İlaç ve Tıbbi Cihaz talebinin arttığı hususuna değinen Gaziantep Milletvekili Doç.Dr Ali Muhittin Taşdoğan, ”Bizler de tüm bu gelişmeleri yakından takip etmekteyiz. Türkiye Sağlık Sektörü ’ne de genel bakışla bir değerlendirme yaptığımızda; artan ve yaşlanan nüfus, ortalama yaşam süresinde yükselme, sağlık hizmetlerinde ve ilaca erişimde iyileşme, artan refah düzeyi ve farkındalık gibi faktörler nedeniyle ilaç ve tıbbi cihaz talebinin artması sosyal güvenlik harcamalarında ve cari açık üzerinde baskı oluşturmaktadır. Yaşamakta olduğumuz Küresel Pandemi ile birlikte yerli ilaç sektörünün önemi daha da ön plana çıkmıştır. Türkiye’de yüzyılı aşkın geçmişiyle çok güçlü bir ilaç endüstrisi bulunmaktadır. Bu sebeple önümüze getirilen tüm engellere rağmen, 2023 Lider Ülke Türkiye hedefimize, Cumhur İttifakı’nın oluşturduğu Millet Aklı ve ülke yönetiminde gerçekleşen milli adımlar sonrasında ortaya çıkan Milli İklimi göz önünde bulundurduğumuzda, 11. Kalkınma Planı’nda da yer alan Türkiye İlaç Yerelleşme Projesi; Türk Milletinin geleceği için hayati öneme sahip çalışmalar arasında olacaktır. Millileşme hamlesi ile eşgüdümlü, ithalden imale geçiş çalışmaları kapsamında ilaçta yerelleşme projesine ivme kazandırmalı, halk sağlığı ve kamu maliyesi gözetilmek suretiyle, erişilebilirliği yüksek öncelikli ve pazar değerini yitirmemiş ilaçların yerelleştirilmesi, Sağlık Bakanlığı nezdinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun 2022 yılındaki en öncelikli konusu olarak konumlandırılmalıdır. EK4-A Bedeli Ödenecek İlaçlar Listesi’ne yeni giren ürünler ve imal satış oranın yüzde 10 ve üzerine çıkması münasebetiyle, 2. Aşama yerelleşme grubuna dahil olabilecek ithal ilaçlar ile 3. Aşamada yerelleşeceklerini beyan eden firmalarla görüşmeler 2022 yılında da tekrar gündeme alınmalıdır. Yüksek katma değerli ürün üretebilen, küresel pazarlara ürün ve hizmet sunabilen, yurtiçi ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacının daha büyük bir kısmını karşılayabilen bir üretim yapısına geçilmesi, yerli atıl üretim kapasitesinin kullanılır duruma geçirilmesi, ruhsatlandırmaya yönelik mevzuat alt yapısı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kadrolarının güçlendirilmesi Sağlık Bakanlığı 2022 yılı hedefleri arasında ve bütçesinde öncelikli yerini almalıdır. Ülkemizde ruhsatlı olmayan, Endikasyon Dışı İlaç kapsamında temin edilen ilaç ve tedavilerin hastaya sağlanan klinik faydanın değerinin etkin şekilde incelenmesi, takip edilmesi, sürdürülebilir devlet bütçesi yönetimine katkı sağlanması esas alınmalıdır. 5 Aralık 2018 tarihli Resmî Gazete 7151 sayılı Kanun Madde 1 kapsamında yurt dışından temin edilen 396 kalem ilaç içerisinde değer olarak en büyük payı yetim ilaçlar ve enzim replasman tedavileri almaktadır. Madde 1'e göre bu ilaçlar için ruhsat sahibi firma veya Türkiye'deki distribütörü tarafından, yurt dışı ilaç listesine girdiği tarihten itibaren 3 yıl içerisinde ruhsat başvurusu yapılması ve başvuru tarihinden itibaren de en geç 2 yıl içerisinde ruhsat alması zorunludur. Bu kapsamda ilaçların yurt dışı ilaç listesine girdiği tarihten itibaren 5 yıl boyunca güncel döviz kuru ile yurt dışından temin edilmesine müsaade edilmektedir. 7151 sayılı Kanun Madde 1 doğrultusunda, döviz kurlarındaki yükseliş nedeni ile risk teşkil eden güncel döviz kuru ile ruhsatsız ilaç tedariği için Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun yoğun çalışmalarını yakinen takip ediyor ve gerekli önlemlerin bir an önce alınması konusunu da destekliyoruz. Türkiye’de biyoteknolojik ilaçların reçeteli ilaç pazarı içerisinde değer bazındaki payı 2020 yılında yaklaşık yüzde 25’tir. 2022 yılında en üst sıradaki 100 ilacın çok büyük bir kısmının biyolojik ürünler olacağı tahmin edilmektedir. Biyoteknolojik ve Biyobenzer ilaçlarını yerelleştirilen firmalar için alım garantili anlaşmalar yapılması yönünde sektörün beklentisi dikkate alınarak ve kamu maliyesi gözetilerek gerekli yol haritası çizilmelidir. Yerel hammadde ve ilaç üreticilerine pozitif ayrımcılık yapılması 2023 Stratejik Biyoteknoloji hedefine ulaşılabilmesi ve özel sektörün yatırımlarının devamlılığı için öneme sahiptir. Sermaye yatırımı gerektiren Yerelleşme Projesi, ilaç firmaları üzerindeki finansal yükün, kamu iş birliğiyle azaltılması sonucu başarı ile gerçekleştirilebilir. Biyoteknolojik ürünlerin Türkiye’de rekabetçi maliyetlerde üretilmesi, yani yerel ve milli üretimin arttırılması halinde, hastaların biyoteknolojik ürünlere erişimi kolaylaşacak, kamu ilaç bütçesinin daha verimli kullanılması ve ilaç ithalatına bağlı dış ticaret açığının azalması gibi olumlu gelişmelere katkı sağlayacağı kanaatindeyiz” diyerek sözlerini tamamladı.