KİYÜ'DE "FENOMENOLOJİK REFLEKSİYON" BAŞLIKLI ETKİNLİK

KİYÜ'DE "FENOMENOLOJİK REFLEKSİYON" BAŞLIKLI ETKİNLİK

Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Sosyoloji Kulübü’nün ortaklaşa düzenlediği “Fenomenolojik Refleksiyon” başlıklı söyleşi, Üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi M. Fatih Güloğlu’nun yönlendiriciliği ve Prof. Dr. Habip Türker’in sunumları ile çevrim içi olarak gerçekleştirildi.

KİYÜ'DE "FENOMENOLOJİK REFLEKSİYON" BAŞLIKLI ETKİNLİK

KİLİS

Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Sosyoloji Kulübü’nün ortaklaşa düzenlediği “Fenomenolojik Refleksiyon” başlıklı söyleşi, Üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi M. Fatih Güloğlu’nun yönlendiriciliği ve Prof. Dr. Habip Türker’in sunumları ile çevrim içi olarak gerçekleştirildi.

Türker, konuşmasının başında fenomenolojiyi, kavramın kurucusu olan Husserl’e atıf yaparak tanımladı. Husserl, bütün hayatı boyunca geliştirmeye, eksikliklerini, pürüzlerini gidermeye çalıştığı yeni bir yöntemin duyurusunu yapar: Fenomenoloji. Aslında Husserl’in yaşadığı dönemde düşünürler, fenomenoloji kavramına, Hegel'in “Tinin Fenomenolojisi” adlı kitabı dolayısıyla aşinaydılar. Husserl fenomenolojisi, Hegel fenomenolojisiyle köken olarak akrabaydı ama onunkinden farklı bir fenomenolojiyi imliyordu. Getirdiği fenomenolojik yöntem alışılageldik yöntemlerden farklı bir şeyi öngörüyor ve filozoflara "şeylere dönmeyi" (zurück zur Sachen), onların özsel yapılarını herhangi bir nedensellik bağı kurmadan tasvir etmeyi salık veriyordu.

Türker, fenomonolojik yöntemin en temelde, ilk defa İbn Sina'nın formüle ettiği varlık ve öz (mahiyet) ayrımı ilkesiyle çalıştığını belirtti. Özellikle ayraca alma, epokhe teorilerinin geliştirildiği transandantal fenomenoloji tam olarak böyle çalışmaktadır. Burada real-kozal olanı ifade eden varlık ayraca alınır, öz betimlenir. Bu ayrımı reddetmek yöntemi işlevsiz hale getirir.

Türker; refleksiyon kavramının, geriye eğmek/bükmek olduğunu ifade etti. Buradan hareketle Türker, refleksiyonun aslında düşünme eyleminin kendisi olduğu sonucuna ulaşmıştır. Kelimenin kökenine bakıldığında düşünmenin, insanın kendi kendine doğru düşmesi anlamına geldiğini ifade eden Türker, refleksiyon ile düşünmeyi birbirinin dengi olarak tasavvur etmektedir. Bu bağlamda düşünmek, reflektif bir karakterdedir ve anlamak, başa düşmektir. Sonuç olarak Türker’e göre fenomenolojik refleksiyon; kişinin kendi üzerine düşünmesini mümkün kılarak, olguların kökenini anlamaya çalışan mütekabiliyet ilişkisi içerisinde bir anlama faaliyetidir.

Söyleşi, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi. Abit Demir