İNANMALI VE BAŞARMALIYIZ
Mısır'ın yeni firavunu olan Darbeci Sisi 9 genci acımadan idam ettirerek Firavunların en zalimlerinden biri olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
İdam edilenlerin tek suçları darbeye karşı çıkmaktı.
Çoğu Üniversite öğrencisiydi.
Mahmud El Ahmedi 23 yaşındaydı. Hakim kendisine suçunu itiraf ettin dediğinde; “Bana elektrikli işkence cihazı ver, sana 20 tane Enver Sedat’ı öldürdüğünü itiraf ettireyim. Bize Mısır’a 20 yıl yetecek kadar elektrik verdiler” dedi.
Ahmed Taha Vahdan, 30 yaşındaydı. Tutuklandığında eşi hamileydi. Yeni doğan evladını mahkeme salonunda tel örgülerin ardından gördü. Eşi kendisine bebeğinin dişinin çıktığını uzaklardan kendi dişlerini göstererek müjdeledi.
Hepsinin bir hayatı, bir hayali, bir geleceği vardı. Ellerinden hayatları alındı, bütün hesaplar ahirete bırakıldı.
2014 Yılından bu güne tam 42 kişi idam edildi. Çoğu Müslüman Kardeşler Teşkilatından (İhvan) 50 kişi daha infaz edilmeyi bekliyor.
Bu yazıyı bunları öğrenelim veya unutmayalım diye yazmıyorum. İdamlardan tüm dünyanın haberi var. İnsan haklarının sözde savunucuları, riyakar batı, siyonist medya, darbeci Sisiyi destekleyen Arap dünyası, herkes neler olduğunun farkında.
Allah biliyor, bir uçak kazasında hayatlarını kaybetseler içim bu denli yanmazdı veya herhangi bir Arap ülkesinin halkından olsaydım bu kadar önemsemezdim. Önemsiyorum ve içim yanıyor ki bu zulme dur diyecek tek millet Türk milletidir.
Kıymetli kardeşlerim/büyüklerim;
İslam coğrafyasında olan her zulüm inanıyorum ki benim gibi sizlerinde yüreğini pare pare ediyor. Arakan'da vahşi bir katliam yapılırken, Doğu Türkistan'da Çin mezalimi ayyuka çıkmışken, Filistin ateşten bir çember altında inlerken, Suriye'nin hali gözlerimizin önündeyken, İslam şuuru ile benliğimiz sarsılmakta, ruhumuzda depremler olmaktadır.
Her seferinde Bosna Hersek'in bilge lideri Aliya İzzetbegoviç'in Türk milletine hitaben kaleme aldığı mektup gözlerimin önüne satır satır gelmekte, tarihin akışı içerisinde yakalamaya çalıştığımız sahneler bizlere yüzlerce yıl uzaktan seslenmektedir.
Evet!
Aliya'nın dediği gibi; "Sen Türk'sün. Bir ırk, bir din, bir mezhep değilsin, olamazsın."
Sorumluğumuzu unutamayız. Tek sorumluluk sahamız Anadolu değildir. Bizim sorumluluk sahamız gönlümüzün, ufkumuzun gittiği her yerdir.
Dünya üzerinde zalime dur diyecek tek bir millet var deseler Türk milletinden başka bir tane örnek gösteremeyiz. O halde imanın ve imkanın bir araya gelmesine her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu aşikar değil midir?
Çok çalışmalıyız.
Büyük ülkülerin peşinde çoşkun bir sel gibi olmalıyız. Bu devletin daha güçlü olması için yer yüzünde her ırktan insan dua etmekte ve yeniden dünyaya adalet dağıtacağımız günü sabırsızlıkla beklemektedir.
İnanmalı ve başarmalıyız..
Allah yar ve yardımcımız olsun...