Milletvekili Çalışkan TBMM kürsüsünden önemli konulara değinerek yaptığı konuşmasında, Hatay halkının yaşadığı mağduriyeti ve 6 Şubat felaketinin yaralarının sarılmadan gündemin tamamen değiştirildiğini vurguladı.
Çalışkan; “6 Şubat depreminin üzerinden bir yıla yakın bir süre geçti, bugün depremin yıl dönümündeyiz. Aslında depremin merkez üssü olarak, en ağır kayıpları vermiş bir il olarak Hatay'a gönül isterdi ki bu yıl dönümünde büyük müjdeler verilsin. Hatay millî iradesinin gaspıyla değil teslim edilecek konutlarla, yakınını kaybetmiş vatandaşlara yapılacak yardımlarla gündeme gelsin. Ne var ki bugün, malum olduğu üzere seçilmiş bir milletvekilinin azliyle bir şekilde gündeme geldi. İktidar mensubu arkadaşlar 6 Şubat depremindeki yaranın acısını anlamış değiller. Bunu da âdeta törene çevirecek bir etkinlik, bir seçim kampanyası aracı olarak düşünüyorlar. Örnek olsun diye ifade edeyim: İllerimizde yapılan 6 Şubat depremiyle ilgili tören listesinde konser, senfoni orkestrası gibi etkinlikler var. Bu tören, sevinç değil olsa olsa matem günü olarak görülmeli ama arkadaşların hiçbir şekilde gündeminde olmadığı gayet açık.” Dedi.
BU KARARIN, GÜNDEME GELME ZAMANLAMASI SON DERECE İLGİNÇ
“Okunan, alınan kararın Meclisle ilgili boyutu muhakkak ki var, hukuki yanı muhakkak ki var ama bir Hatay Milletvekili olarak Hatay yerelinden söz etmem gerekirse bu karar, Hatay'da kutuplaşmanın artmasına neden olmuştur. Özellikle de muhalif seçmenin, kafası gel git olan, karışık olan seçmenin bulunduğu ortama konsolide edilmesi sağlanmıştır, bu noktadaki durumu da Genel Kurula arz etmek isterim. Bu kararın, Hatay depreminin yıldönümünden ziyade bir vekilin azliyle gündeme gelmesinin zamanlaması da son derece ilginç.”
“ELEŞTİRİ BİLE YAPMAKTAN ACİZSİNİZ”
“Bildiğiniz gibi 115 günden beri Filistin'de büyük bir katliam, soykırım uygulanıyor. Yüz on beş günden beri her gün ortalama 200 kişi ölüyor, pazar yeri bombalaması, hastane gibi anormal artışlar hariç, bu sayıda hiçbir düşüş olmadı. Hükûmet ise halkın tepkisinin yoğunlaştığı bir dönemde Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında kriz çıkararak, yapay, suni gündem oluşturarak halkın tepkisini başka yönlere çekmesini sağlamıştı. Şimdi bir taraftan Güney Afrika Cumhuriyeti, Uluslararası Adalet Divanına İsrail'in soykırımıyla ilgili suç duyurusunda bulundu. Burada, TÜİK ise geçen hafta yaptığı açıklamada "Bizim İsrail'e gönderdiğimiz silahlar av silahı, gönderdiğimiz silah değil silahın parçaları." gibi akla ziyan bir açıklama yaptı. Bir istismar konusu olarak bir taraftan Filistin Gazze hamaseti güdenlerin, bir taraftan da katillere verdiği destek resmî kurum tarafından da tescillendi. Böyle bir ortamda, tabii ki gündem değiştireceklerdi, böyle krizlerde çözüm önerisi olarak da gündem değiştirdikleri gayet açık. Şunu ifade etmek isterim ki: Arkadaşlar, Gazze umurunuzda değil hâlen gemiler gitmeye devam ediyor, hâlen silah parçaları göndermeye devam ediyorsunuz. Sadece eleştiri, eleştiri bile yapmaktan acizsiniz.” dedi.
“KONTEYNER, İLELEBET HAYAT SÜRDÜRÜLECEK BİR YER DEĞİLDİR”
Milletvekili Çalışkan konuşması; “Deprem dönemindeki hadiseleri hepimiz biliyoruz. Geçen yıl 1 milyon konut yapılacağı söylendi, milyonlarca başvuru alındı, heyhat! Seçim yaklaştığı için, seçime iki ay gibi bir süre kaldığı için alelacele belli araziler çevrildi, kepçeler, dozerler, vinçler getirildi, iş yapıyormuş görüntüsüyle algı yapılıyor, durum kurtarılmaya çalışılıyor. Arkadaşlar, depremzedenin ahı tutar, Gazzeli bebeklerin ahı tutar; bu, asla istismar konusu yapılmamalıdır. Geçmişte TOKİ'nin iyi hizmetleri vardı ama bugün "TOKİ'zedeler" "TOKİ mağdurları" diye bir kitle ortaya çıktı; artık TOKİ eski TOKİ değil Ak Parti'nin eski Ak Parti olmadığı gibi. Eski dönemde söz verdiniz, krediler, faizler düşüktü, insanlar size güvenip TOKİ'ye ismini yazdırdı, ev çıkmadı, perişan vaziyette bekliyor.
Deprem bölgesindeki esnaf, faizler yükseldi, kredi alamıyor, kredi alsa aldığı krediyi ödeyemiyor. Deprem bölgesinde sosyal hayat facia, sağlık hizmetleri yok, eğitim durmuş durumda, maalesef ki barınma problemi hâlen en büyük sorun gibi duruyor. Şu anda sadece Hatay'da 70 bin konteynerde 214 bin kişi yaşıyor. Konteyner, ilelebet hayat sürdürülecek bir yer değildir.” Sözleriyle tamamladı. (Haber Merkezi)