<div>Bu yıl 5. Pandemi vesilesiyle Zoom programı üzerinden gerçekleştirilen ve Yöneticilerinin aralarında bulunduğu Dünya İslam Sağlık Birliği toplantısı sanal ortamda gerçekleştirildi. Dünya İslam Sağlık Örgütü Yönetim Kurulu üyesi Yahya Öztürk'ün de katıldığı programda WIHU Organizasyonu adına Kongre Başkanı Prof.Dr.Salih Mollahaliloğlu bir açıklama yaparak şu ifadeleri kullandı. "Saygıdeğer katılımcılar, Bu sene beşincisini düzenlediğimiz WIHU’20 Covid-19 Kongremizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu içinden geçtiğimiz zor ve sıkıntılı pandemi sürecinde söz konusu kongrenin planlanmasında, düzenlenmesinde ve gerçekleştirilmesinde yer alan kişilere, organizasyon firması ve çalışanlarına, sponsorlarımıza, bilgilerini bizimle cömertçe paylaşan birbirinden değerli panalistlerimizi ve 3 gün boyunca kongremizi seyreden, aktif katılım sağlayan sizlere bu fedakârlığınızdan dolayı WIHU adina tekrar teşekkür etmek istiyorum. Fedakârlık diyorum çünkü biliyorum ki bu pandemi sürecinde yapmanız gereken daha acil işler, daha fazla hizmet vermeniz gereken bir toplum, durumları ağırlaşmış hastalarınız, geçindirmeniz gereken bir aileniz, daha zor şartlarda devam ettirmeniz gereken bir işiniz, korumanız gereken aile büyükleriniz ve sevdikleriniz bulunuyor, hepimizin omuzlarına binen daha fazla bir sorumluluk bulunuyor. Pandemi savaşında ön hatta mücadele veren sağlık ve kamu personeli olarak hepimiz bu süreçte daha fazla yorulduk, maddi ve manevi kayıplarımız yanısıra hayatını kaybeden meslektaşlarımız da oldu. Onlar için Allah’tan Rahmet diliyorum. Olağan giden hayatımız, hayallerimiz, beklentilerimiz, planlarımız bir an da Covid-19 ile birlikte değişti. Bu süreç bizlere elimizdekilerin kıymetini daha iyi bilmemiz gerektiğini gösterdi, önemli dediğimiz şeylerdeki öncelikler listesi değişti, ilişkilerimizde daha fazla emek sarf etmemiz gerektiğini, aile kavramını, aile büyüklerimizin ne kadar büyük bir değer olduğunu bize hatırlattı. Dünya’nın dinimizin de belirttiği gibi kısa ve boş olduğunu bizlere bir daha gösterdi. Bu süreçte zengin ve gelişmiş diye adlandırılan ülkelerin, kendi ülke sınırlarından geçerek başka ülkelere giden sağlık yardımlarına zorla el koyarak, alış-veriş merkezlerini ve süpermarketleri yağmalayarak, geliştirilen aşıları bile öncelikle hepsini kendisi için satın alarak dünyanın geri kalanının umurunda olmadığını göstermiş, insanlık, adalet, hakkaniyet ve etik açıdan sınıfta kalmıştır. Sağlık güvencesi olmayan kendi vatandaşına bile Covid-19 tedavisini ödeyemeyeceği fiyatlarda sunan batı dünyası, kapitalizmin gerçek yüzünü göstermiş, yardımlaşma yerine sınırlarını kapatarak küreselleşmenin çöküş işaretini vermiştir. Bu Covid-19 pandemisi bize daha başka şeyleri de gösterdi. Siber ve biyolojik güvenliğin önemli olduğunu, ülkelerin ulusal bilişim sistemlerine sahip olması gerektiğini, bireysel özgürlüklerin ne kadar önemli olduğunu, kriz yönetimi konusunda ulusların yeterli deneyim ve donanima sahip olması gerektiğini hatırlatmıştır. Gelecek kaygısının daha fazla görüldüğü, yalnızlık hissinin yaygınlaştığı, şiddet, depresyon, panik hastalıklarda artışın olduğu bu dönemde bunlara yönelik ülkelerin bir planının olması gerektiğini göstermiştir. En gelişmiş ülkelerin bile yetersiz kaldığı koruyucu hekimlik, hastane, yatak, sağlık personeli, ilk yardım, yoğun bakım ve donanım nedeniyle her bir ülkenin yeniden sağlık sistemini gözden geçirmesi gerektiğini pratik bir şekilde göstermiştir. Bu süreçte evlerinden çıkamayan başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere topluma sağlık hizmeti götürürken çeşitlendirmenin önemli olduğunu, evde sağlık hizmeti bakımı, uzaktan sağlık hizmetleri gibi birçok alanda yeni modeller geliştirmemiz gerektiğini hatırlatmıştır. Ayrıca bu tür salgınlarda ülkelerin geleneksel ilaçlara başvurarak sınırlı da olsa belirli bir başarıya ulaştığı görülmüş, bu binlerce yıllık bilgi birikiminin yok sayılmayarak üzerine bilimsel çalışmalar yapılmasının teşvik edilmesinin önemli olduğu anlaşılmıştır. Covid-19 pandemi sürecinde ne yazık ki yardıma muhtaç ülkelere yapılan temel ve tıbbi yardımlarda gözle görülür bir azalma olmuştur. Ülkelerde başta gıda ve temizlik ürünleri olmak üzere artan fiyatlar nedeniyle kırılgan gruplar üzerinde baskı artmış, işlerini kaybedenler veya iflas edenler artmış, daha fazla fakirleşme meydana gelmiştir. Bu süreçte İklim değişikliğinin de tetiklediği gıda ve su krizleri önümüzdeki yıllarda en önemli sorunlardan biri olacağı görülmektedir. Ülkelerin toprağına, tohumuna sahip çıkması, buna yönelik acil planlar geliştirmesi gerekmektedir. Fakir ülkelere pandemiyle mücade etmesi için gerekli yardımların yapılması “kardeşlik hukukunun” gereği olduğu hatırlanmalıdır. Yine bu dönemde bazı ülkelerin kendi içinde var olan farklı din, düşünce ve ırka sahip kişilere karşı yaptığı ayrımcılığa karşı sesimizin duyurulması, islamofobi ve hatta bu pandemi döneminde zorla müslüman cenazelerini yakmaya varan davranışlara karşı ülkelerin toplu mücadele etmesi gerektiğini göstermiştir. Salgının bu tüm olumsuzlukları yanında, aynı zamanda hem mevcut durumumuzu değerlendirmek hem de gelecek vizyonumuzu ekonomik, sosyal, siyasal vb. konular başta olmak üzere revize etmek için bir fırsat verdiğini de unutmamalı, olumsuzlukları olumlu hale getirmek için gayret etmeliyiz. Ülkelerinin tek tek bu pandemiye karşı mücadele etmesi mümkün olmayabilir, ancak ülkeler güçlerini birleştirdikleri takdirde de aşı, ilaç, teknoloji, gıda gibi birçok sorunu birlikte daha rahat çözelebileceği bir gerçektir. Unutmayalım ki bir olursak tok oluruz, ayrılırsak yok oluruz. Sivil toplum örgütlerinin bu mesajları doğru yerlere ulaştırılmasında yaşadığımız pandemi döneminde daha fazla görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu kongre kapsamında düzenlenen Uluslararası 5. HACKATHON İSTANBUL etkinliğine gösterilen ilgi, teknolojik inovasyon tabanlı girişimler için ümitlerimizi artırmıştır. Bu inovasyon etkinliğine destek veren tüm firmalara, yatırımcılara, konuşmacılara, İstanbul Consulting Group ve NTR TV yetkililerine buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum" dedi. Abit Demir</div>